MUHTASAR İLMİHAL

198 Sultânî rûhun aslı sıfat-ı sâfiyedir. Ona sıfat-ı insan ismi verilir. (İnsan bu sıfata sahip olduğu zaman kâmil insan olur.) Bu sıfat Cenâb-ı Hakk’ın cemâl sıfatının mazharıdır ki, daima Cenâb-ı Hakk’ın rızâsındadır ve ondan bir adım ayrılmak istemez. Bu sebeple, bu iki sıfat birbirine tamamen zıt olup, vücut ülkesinde muhâ- rebe ederler. Mesela, bir vücutta sultânî rûh hayvânî rûha galip olmayıp, hayvânî rûh kendi haline bırakılırsa, sıfat-ı em- mârelikte kalır. Zamanla hayvânî rûh, sultânî rûha galip olur ki, o kimse hayvan gibidir. Belki daha alçak olup “hasira’d-dünyâ ve’l-âhireh” (Dünya ve âhireti hüsran- da) kalır. Amma, sultânî rûh, hayvânî rûhu kendi haline bırakmayıp, her an mücâhede ve muhârebe ederse, o zaman hayvânî rûhu ister istemez kendine bağlar. Her emrine itaat ettirerek ilâhî emri yerine getirmiş olur. İşte bu kimselerin kurtuluşa ereceği umulur. Fakat yine de düşmesinden korkulur. Çünkü nefsin hilesi çoktur.”

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=